Kripto Bloğu

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Sağlık
  4. »
  5. Dijital Çağın Sessiz Salgını: Dijital Yorgunluk ve Çözüm Yolları

Dijital Çağın Sessiz Salgını: Dijital Yorgunluk ve Çözüm Yolları

Kripto Bloğu Kripto Bloğu -
10 0
dijital yorgunluk - Dijital Çağın Sessiz Salgını: Dijital Yorgunluk ve Çözüm Yolları

Günümüz dünyasında pek çok kişinin dilinden düşürmediği ‘çok yorgunum’ serzenişi, artık bireysel bir şikayet olmaktan çıkıp küresel bir sorun haline geldi. Medicana Sağlık Grubu’ndan uzmanlar, bu durumun basit bir yorgunluk olmadığını, modern yaşamın getirdiği yoğunluk ve dijital dünyanın etkisiyle ortaya çıkan dijital yorgunluk olarak adlandırılan yeni bir sendrom olduğunu belirtiyor.

Modern Yaşamın Hızına Ayak Uydurmak Mümkün mü?

Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar, sürekli hissedilen yorgunluğun tek başına bir teşhis olmadığını, altında yatan daha derin nedenlerin bulunduğunu vurguluyor. Depresyon, anksiyete, uyku bozuklukları ve iş yaşamının getirdiği baskılar gibi faktörlerin bu yorgunluğa zemin hazırladığını ifade eden Yaşar, özellikle pandemi sonrası dönemde artan dijital uyaranların bu durumu tetiklediğini belirtiyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün de bir hastalık olarak değil, iş yaşamına özgü bir stres yanıtı olarak tanımladığı tükenmişlik sendromu (burn-out) da bu genel yorgunluk halinin bir parçası olarak görülüyor. Hızlanan dünya temposu, insan biyolojisinin adapte olabileceğinden daha hızlı ilerleyerek genel bir yorgunluğa yol açıyor.

Dijital Dünyanın Yorucu Etkileri

Teknolojinin gelişimiyle birlikte sürekli bir uyaran bombardımanına maruz kalıyoruz. Bildirimler, mesajlar, sosyal medyadaki kusursuz hayatlar ve sürekli ulaşılabilir olma beklentisi, ruh sağlığımız üzerinde ciddi etkiler yaratıyor. Dr. Müge Yaşar, bu durumun ‘dijital tükenmişlik’ veya ‘sosyal medya yorgunluğu’ olarak adlandırılan yeni bir tabloya yol açtığını dile getiriyor. Yoğun iş temposu, şehir yaşamı ve dijital uyaranlara maruz kalmak, beynimizi sürekli bir alarm durumunda tutarak kronik strese neden oluyor. Bu durum, vücudun sempatik sinir sistemini sürekli aktif hale getirerek kortizol ve adrenalin seviyelerinin yükselmesine yol açıyor. Bu ‘savaş ya da kaç’ hali, vücudun yıpranmasına ve ‘allostatik yük’ olarak adlandırılan duruma neden oluyor. Yapılan araştırmalar, sosyal medyayı yoğun kullanan kişilerde kaygı, depresyon ve dikkat eksikliğinin yanı sıra belirgin bir yorgunluk görüldüğünü ortaya koyuyor. ‘Fear of Missing Out’ (FoMO) yani bir şeyleri kaçırma korkusu da bu tabloyu daha da ağırlaştırıyor.

Çözüm: Yavaşlamak ve Dijital Detoks

Sürekli yorgunluk, bedenimizin ve zihnimizin bir alarm sistemi olarak görülebilir. Bu durumla başa çıkmanın yolu, yaşam ritmimizi yeniden düzenlemekten geçiyor. Dr. Müge Yaşar, özellikle pandemi sonrası artan ekran süresinin uyku bozuklukları, hareketsizlik ve anksiyete gibi sorunlara yol açtığını belirterek, ‘dijital hijyen’ ve ‘dijital detoks’ gibi kavramların önemini vurguluyor. Dijital detoks, zaman yönetimi ve net sınırlar koymak, dijital yorgunluk ve tükenmişlik hissini azaltmada son derece etkili yöntemlerdir. Başkalarının taleplerine veya iş yüküne ‘hayır’ diyebilmek, kişisel zamanı ve enerjiyi korumak için kritik öneme sahiptir. Ayrıca, yatmadan bir saat önce ekranlardan uzak durmak, uyku hormonu melatonin salınımını destekleyerek uyku kalitesini artırabilir. Bildirimleri belirli saatlerde kapatmak ve günün enerjinin yüksek olduğu zaman dilimlerini bilişsel görevler için kullanmak da zihinsel yorgunluğu önlemeye yardımcı olur.

Anı Yakalamak ve Kendine İyi Bakmak

Yorgunluk ve tükenmişlikten korunmak için farkındalık (mindfulness) ve nefes egzersizleri gibi stratejiler öneriliyor. Anı yaşamak, zihnin geçmiş kaygıları veya gelecek endişeleri arasında gidip gelmesini engelleyerek daha sakin bir zihin yapısı oluşturur. Düzenli diyafram nefesi, parasempatik sinir sistemini aktive ederek vücudun dinlenmesine yardımcı olur. Enerjimizi tüketen değil, anlam ve amaç katan aktivitelere yönelmek de ruh sağlığımız için önemlidir. Sevdiklerimizle vakit geçirmek, yalnızlık hissini azaltır ve tükenmişlik riskini düşürür. Son olarak, kendine karşı nazik olmak ve hatalar karşısında kendini yargılamak yerine desteklemek, mükemmeliyetçilikle mücadelede en güçlü araçlardan biridir.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir